Patriarkal kapitalizmin saldırgan politikaları sonucu yaratmış olduğu Covid-19 virüsü ile tüm dünyada bir kaos yaşanmaya başladı. Yaşadığımız süreçte önce emekçiler olmak üzere bütün insanlar virüs ile karşı karşıya kalmanın korkusu içindeydi. Halk, bireysel hijyenine dikkat ederek toplumsal alanlardan olabildiğince kaçınarak dezenfektan, kolonya vb. malzemeleri imkanı olduğunca alarak kendi önlemlerini almaya başladı. Diğer yandan hükümetten ‘beklenen bir açıklama’ vardı: Sokağa çıkma yasağı gelecek mi? Yasak gelirse sonrasında yaşanacak olan problemlere karşı önlem alınacak mı? Geçim sıkıntısı nasıl aşılacak? Kira, faturalar nasıl ödenecek? Kadınların ev içi emeği artacakken, ev içi erkek şiddeti artacakken, evlerine girmelerine engel olunan LGBT+lara yönelik saldırılar artacakken bunları içeren yargı paketi çıkacak mı? Sorularına cevap bekleniyordu. Beklenen cevap gelmedi!Hükümet sermayeyi yalnız bırakmadı, açıkladığı “ekonomik tedbir paketi” ile patronların vergi yükümlülüklerini ve kredi borçlarını erteledi. İşçiye, emekçiye kadına dair hiçbir önlemi olmadığını gösterdi. Sermayeyi güçlü çıkarmak demek çarkların dönmeye devam etmesi ve üretime ara verilmemesi demektir. İşçiyi, emekçiyi virüs karşısında çaresiz bırakmaktır. Şantiyeleri, fabrikaları virüs yuvası yapmaktır. İşçi ve emekçilerin kendi evlerini, ailelerinin durumunu şansa bırakmak demektir. Hükümetin “çalışanlar hariç” diyerek yirmi yaş altına getirdiği sokağa çıkma yasağı ve ardından haftaiçi yine işbaşı yapacak olan işçiyle dalga geçer gibi getirdiği iki gün süreli sokağa çıkma yasağı, gelecek kaygısı sebebi ile artan intiharların yaşandığı krizi derinleştirmektedir. Tamamen iktidarın hakimiyeti altına girmiş olan medyadan ve halkın üzerindeki tedirginlikten kaynaklı virüsten başka bir şey düşünemez vaziyete gelmiş durumdayız fakat öğrenciler ve özellikle kadınlar için tek dert yalnızca virüsten korunmak değil. Haber kanallarında her gün yenilenen virüs tablosu verilirken öğrencilerin gündeminde karantina bölgesi ilan edilen yurtlarından çıkarılıp eve gönderilmeleri, uzaktan eğitimle iktidarın zaten hegemonya altına almaya çalıştığı eğitim alanlarının sömürülmeye devam etmesi vardı. Tacizcileri, tecavüzcüleri ve çetecileri serbest bırakan fakat özsavunma hakkını kullanan kadınları, gazetecileri, siyasi tutsakları, öğrencileri demir parmaklıklar ardında virüsle baş başa bırakan “infaz yasası” ile sürecin pek de “hassas” yürütülmediğini görmekteyiz. Başta biz kadınlar olarak LGBTİ+lar, mülteciler, yoksullar, emekçiler; sadece koronayla değil aynı zamanda açlıkla, işsizlikle, tutsaklıkla, savaşlarla, göçle, kayyumla da mücadele etmek zorunda bırakılıyoruz. Öte yandan yıllardır üzerimize doğrultulan erkek şiddeti, taciz-tecavüz ve nefretin pandemi günlerinde arttığı bir süreci aşmayı amaçlıyoruz. Bu yüzden gündemimiz yalnızca koronayla değil aynı zamanda bunun temelini oluşturan patriyarkal kapitalizmle mücadele etmektir.
Hasta sayısı hızla artarken günden güne daha fazla ölümün olmasının yanında bu salgının toplumsal hayatımıza da etkisi oldukça fazla. Öncelikle fabrikalarda ve iş yerlerinde ucuz iş gücü olarak görülen kadınlar mevcut durumdan kaynaklı ilk işten çıkartılanlar olacaktır ya da daha fazla emek verdiği, daha güvencesiz ve daha ucuz işlerde çalıştırılacaktır.Ev içi görünmeyen emeğin sömürüsü iki kat artacaktır. Kolektif yapılması gereken işler kadının sırtına yüklenecektir. #EVDEKAL çağrıları salgının yayılmaması açısından daha iyi olsa da ev biz kadınlar için güvenilir değildir. Virüse yönelik alınan önlemler süresince kadına ve çocuğa yönelik şiddet hızla artış göstermektedir. Evler psikolojik, fiziksel ve cinsel şiddetin duyulmakta zorlanacağı kapalı alanlar haline getirilmeye çalışılmaktadır. Taciz-tecavüzün arttığı, evlerden kadın cesetlerinin çıktığı-çıkmaya devam ettiği bu süreçte belki de sesini duyamadığımız kadınlar olacaktır. Erkekliğin yuvası haline gelen evleri, kadınların sesinin kısılmaya çalışıldığı, tutsak edildiği, köleleştirildiği yerler haline getirmeyi hedefleyen, buna yol açan, bunu meşrulaştıran erkek devleti de tanıyoruz!
Erkek-Devleti, erkek sistemi katledilen kadınları yargılayan mahkemelerinden tanıyoruz. Kadına yönelik hiçbir önlem almayarak “arabuluculuğu” kendine misyon edinmiş, şiddet gördüğü için karakola giren kadına “bacaklarını kırsaydı buraya şikayete gelemezdin”demeyi kendine hak gören kolluk kuvvetlerinden tanıyoruz bu erkek sistemi! Virüs süresince evlerde kadınların ölüm riskinin çok yüksek olduğunu göremeyişinden/görmek istemeyişinden, şiddete, taciz-tecavüze, cinayetlere dair hiçbir önlemi olmayışından, varolan 6284. maddeye dahi tabi kalmayışından tanıyoruz! Açıkladığı yargı paketlerinde tek bir kadın ibaresinin olmayışından tanıyoruz! İnfaz yasası ile çocuk isismarcıları, taciz-tecavüzcüleri,nefret suçu işleyenleri, katil erkekleri salarak kadınları başka bir yaşam savaşının içine atanları tanıyoruz!
Onlar, açlığı yoksulluğu fakirlere reva görenlerdir. Bugün sermayenin kârı düşmesin diye işçiyi emekçiyi virüsle karşı karşıya bırakanladır. Onlar, kendileri gibi düşünmeyenleri tutsaklaştıranlardır! Onlar bugün hapishanelerde çocuklarıyla birlikte kalan kadınları, özsavunma uygulayan kadınları, siyasi kadın tutsakları virüsle karşı karşıya bırakanlardır!Onlar, sığınma evlerine alınacak önlemler için bir destek sağlamak yerine azaltanladır! Görüyoruz ve biliyoruz ki onların aldığı her önlem bizleri korumaya yönelik değil erkekliği derinleştirmeye, kadını köleleştirmeye yöneliktir!
Bu zorlu süreçte virüse ve erkek egemenliğe karşı birlikte mücadele edelim. Kadınlar bir aradayken güçlü,biliyoruz. Yalnız değiliz! Erkek şiddetinin her haline (psikolojik,sözlü,fiziksel…) karşı dayanışalım! Emeğimizi erkek sermayenin sömürüsüne bırakmayalım. İş yerlerinde mobinge, tacize karşı birbirimizden güç alalım. Evlerde sırtımıza yüklenen işleri kolektifleştirelim. Her alanda hat safhaya ulaşan erkek şiddetine,erkekliğe tacize tecavüze mobinge karşı birlikte mücadele etmemiz için örgütlü kadın savunmalarımızı kuralım. Her yerde bir telefon kadar yakın olabileceğimiz kadınlarla dayanışma ağları kuralım! Ne erkeğe, ne babaya,ne kocaya,ne ağabeye, ne patrona, ne de hükümetin erkek politikalarına mahkum değiliz. Birlikte yaratacağımız özgür ve eşit dünyanın zemini ellerimizdedir,birlikte örelim birlikte büyütelim! Virüsle ve virüsün yarattığı koşullarda gittikçe artan erkekliğe kaşı birlikte mücadele edelim!
Sesinin olduğu her yerdeyiz! Bir alt dairende, bir yan binadayız; olduğun sokağın sonunda, oturduğun parkta arka bankındayız; fabrikada, lokantada, iş yerinde… Sen neredeysen biz oradayız! Buradayız, yanıbaşında! Bir aradayız, erkek şiddetine ve virüse karşı birlikte mücadele ediyoruz.
ERKEK DEVLETTEN TALEBİMİZ YOKTUR, HAKKIMIZ VARDIR, BİRLİKTE ALACAĞIZ!