“İyi ki silahlanmışız acılara karşı
Türküsüz çıkmamışız yollara
Ekmekten ve gömlekten önce
Aşk
Ve sevinç doldurmuşuz koynumuza
İyi ki koparmamışız çiçekleri
Sevgiyi öfkesiz takmışız yakamıza”
Yorgun argın gelmiştim eve, kapıyı açtı. Yitirdik dedi ilk tomurcuğu, yitirdik yolcuyu. Yol ayrımındaydım rehberim yine onlarca yolun ortasında kalmışken ufukta gördüğüm Yasin oldu. Bir hikayesi vardı bizimkilerin bizimkiler aynı sadelikte yaşadılar. Yaratma iddiasındaydı Göze, biliyorum ki şimdi bastığım bütün yollardan ayaklarıyla toplamıştı dikenleri. Koşmaya devam ediyordu hala hiçbir acıyı hissetmiyormuşçasına. Geriye yaşamları miras kaldı bütün isimleriyle…
Sabah uzun bir yolculukta yanımda oturuyordu, omuz başımda idi buğulu bir cama yansıtıyordum gülen yüzünü benimle birlikte yürüyor benimle birlikte izliyordu bütün yolu, nereye yürüsem biraz önümden ayak sesleri geliyordu. Sanki varmış gibi hala benimleydi. Ben yine bütün sokakları çıkmaza düşen bir yerde kalmış gibi bir o tarafa bir bu tarafa volta atıyor yüzüm gökyüzünde ateş kuşlarının geçişini bekliyordum. İşte o saat geldi vakit yok şimdi.
“Kesin mi? Yaralı olabilir mi? Hiç mi şansımız yok?”
…
“Yalan söylüyorsun bu doğru değil”
Yalandı çünkü, ölmezdi yaşatanlar. Yaratırdı.
“Sen bana gerçeği söylersin, söyle!”
Gerçek bu, ölümsüzlük gerçektir anne…
Çok geçmeden bir ırmak gibi gürül gürül aktı insanlar, her birinin gözlerinde Yasin’in yüzü vardı. Her birinin burnunda tüten fesleğen kokusuydu Göze. Vakit yok, bu kadar sessiz gidemezler bizimkiler.
” Şimdi yeni Yasin’ler İmranlaşacak.
Göze’ler Aynurlaşacak!”
“Yeniyi yaratmak bayrağını en doruğa çıkarmak zafere adlarını yazmak gerek”
En derin yağmurların yağdığı bir süreçte kurşun sesleri duyulmuştu, serhıldan bitmiş düşman yenilmiş atılan her adım zafere doğru uzanmıştı.
Şimdi bilmek gerekir, öfkeyi bilemek inancı derinleştirmek ve çıkmak gerekir bu serzenişten en çok da şimdi, onları yitirmişken…
Vakit yok yasını tutmaya al eline cüretini, adın onur kodun fırtına böyle yürüyeceksin işte zincirini kıra kıra…
Göçte bir çocuk, açlıktan kırılmış bir bebek, elleri nasırlı işçi, katli vacip görülen kadın ve ezilmiş ötekileştirilmiş halklarıyla bir Ortadoğu.
Direnişi destan, savaşı zafer olan! Ve zaferi adlarıyla yazdıran o kavga dostları.
Sayfalarla dolu bir kitap senin sesinle anlamlandı Göze. Dikenli yollarda ayaklarını birlikte kanattıklarına okuduğun tek bir cümle sonsuzluğa gitmiyor, yazılan seninle bütünleşiyor göz gözü görmese bile sen hissediliyorsun Göze.
Başladıysa sonu olacak elbette bir hikayenin, sen hikayeni yazan, sonunu doğrulayan kadın. Sen inşacısı kavganın, bütün engellere rağmen üstlerine ilk yürüyen, mücadelesi ile güven verensin. Sen bir bulutsun gökyüzünde ilk yağmuru ilk sıcaklığı üstlenmiş, cemre düşünce toprağa ilk baharı getirensin…
Uzun yolculukların başında rotamız iki elinin arasında idi Yasin. Her serüvenin şoförü sendin. Şimdi hala rotamız senin götürdüğün yere. Koca bir arabanın içinde türküler söylediğimizi görüyorum. Sen yolun sonuna gözlerini dikmişsin bütün dikkatinle hiçbir engebede sarsmıyorsun bizi. İki kolunun arası dostlar için sığınacak en güvenli limandır eminim…
Vakit yok, yolunu arayan için şimdi
İmranlaşan Yasin, Aynurlaşan Göze umudun rotasıdır, bir adrestir. Aranmaz bellidir yerleri. Yurdu olmayan bir halkın gözbebeklerine doğan güneş gibi aydınlatırken kocaman gövdesinde dünyaya yer açarken vurulduğun yerinde kanarım şimdi…
Yolunu arayanın pusulası, çoktan hazır, işte o yüzden böyle sessizce gidemez bizimkiler. Sessizliği, durgunluğu gömerek, rotayı koşar adım, çılgın serüvenin haykırışlarıyla yola düşmek gerek. Düşenlerin ayak izleri, düşeceğimiz yollarda toprakla bütünleşmiş, yolunu arayana pusula olmak için bekliyor. Vakit yok, yolunu arayan için. Şimdi pusulayı ele almanın vaktidir.
“ve onlar ki,
ben anlatamam,
ve unutamam yasını ölümsüzlüğün.
çünkü bu, ölümsüzlüğe dair tutanaktır.
dolu dolu,
yoğun ve aralıksız sapına kadar yaşamaktır.
inançtır bu,
sevinçler derleten, acılardan
ve güldüren kan revan içinde,
ve yakan sarayları tahtları,
ve değiştiren bahtları,
ve ondandır ki, odur olmaz
nafiledir zulmün çabası
mutlaka ama mutlaka gerçekleşecektir.
tüm insanlığın kardeşlik rüyası”